CHP Genel Lider Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, Türkiye’nin Akdeniz’de yürüttüğü deniz güvenliği harekâtlarının sırf ulusal savunma değil, birebir vakitte bölgesel barış ve istikrara da katkı sunacak bir vizyonla güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Yankı Bağcıoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Karadeniz Ahengi ve Akdeniz Kalkanı harekâtlarının kıymetine işaret ederek, bilhassa Doğu Akdeniz’de diplomatik açılımlardaki gecikmelerin Türkiye’ye kaybettirdiği fırsatlara dikkate çekti. Bağcıoğlu, şu tabirlere yer verdi:
“Karadeniz Ahengi Harekâtı, Türk Deniz Kuvvetleri’nin 1 Mart 2004’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu (BMGK) kararlarına dayanarak başlattığı ve Karadeniz’de deniz güvenliğini artırmayı ve Karadeniz’i bir ‘barış denizi’ haline getirmeyi amaçlayan memleketler arası bir deniz güvenliği harekâtı olarak devam ediyor.
Söz konusu harekât; yasa dışı göç, denizde yasadışı olayların engellenmesi, terör ve deniz haydutluğu ile gayretin yanı sıra sualtı irtibat kabloları/boru çizgilerine yönelik asimetrik tehditlere karşı istihbarat paylaşımı ve ortak keşif karakol faaliyetleri ile yürütülüyor.
Harekât, Rusya, Ukrayna ve Romanya üzere Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin iştirakiyle NATO ile entegre bir yapıya olarak başladı. 2025 prestijiyle, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın tesirleriyle Karadeniz’deki tansiyonun artmasına ve Ukrayna’nın iştirakini askıya almasına karşın Türkiye’nin liderliğinde harekât sürüyor.
Akdeniz Kalkan Harekâtı ise Türk Deniz Kuvvetleri’nin Doğu Akdeniz’de barış ve güvenliği sağlamak gayesiyle 2006 yılından itibaren başlattığı daima bir deniz güvenlik harekâtıdır.
Halen ulusal olarak devam etse de Deniz Muhafızı Harekâtı başta olmak üzere NATO’nun bölgedeki faaliyetlerine dayanak sağlamakta ve hem bölgesel hem de global güvenlik ortamına değerli katkılar sunmaktadır.
Ayrıca, tekrar Doğu Akdeniz’de tarihi ve kültürel bağlarımızın yüzyıllar öncesine uzandığı Mısır ile 13 yıl ortadan sonra birinci kere deniz tatbikatının yapılacak olması, bölgedeki güvenlik ortamı ve istikrara katkı sağlayabilecek kıymetli bir gelişmedir.
Tabii burada sorgulanması gereken dış siyasetteki tutarsız ve iç kamuoyuna yönelik atakların 13 yılda bize neler kaybettirdiğidir!
Bölgede stratejik pozisyona sahip Mısır ile diplomatik ve siyasi bağlantılarımız kesintiye uğramasaydı tahminen de Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sonlandırılması konusunda ulusal menfaatlerimize uygun kazanımlar elde edilebilecek, Filistin’de insanlık dramı önlenebilecekti.
Doğu Akdeniz’de deniz güvenliği ve istikrara katkı sağlayabilecek bu kritik gelişmenin daima hale gelmesi ve Akdeniz’deki başka kıyıdaş devletlerin de güvenlik ortamına katkıda bulunması amacıyla, Karadeniz’deki Karadeniz Ahengi Harekâtına emsal bir halde Akdeniz Kalkanı Harekâtına da memleketler arası bir kimlik kazandırılabilir ve bölgedeki güvenlik mimarisine katkı sağlanabilir.
Elbette bölgedeki ülkeler ortasında değişik nedenlerle birçok gerginlik mevcut lakin Akdeniz Kalkanı Harekâtına öncelikle Suriye ve Mısır’ın iştirakinin sağlanması, daha sonra Libya ve Lübnan’ın da takviyelerinin alınması hem bölgesel barış ve istikrar hem de ulusal menfaatlerimiz açısından kıymetli bir gelişme olabilir.
Türkiye’nin deniz güvenliği harekâtları bölgesel barışın anahtarı olmalıdır.”
