Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Berlin’de düzenlenen kurultayında Olaf Scholz, delegelerin neredeyse tamamının dayanağıyla partinin başbakan adayı olarak onaylandı.
Yaklaşık 600 delegenin katıldığı oylamada yalnızca beş kişi karşı oy kullandı. Birebir toplantıda SPD’nin 23 Şubat’taki genel seçimler için hazırladığı seçim programı da büyük bir çoğunlukla kabul edildi.
SCHOLZ TEKRAR ADAY OLACAK
Scholz, adaylığının nihaileşmesinin akabinde yaptığı konuşmada, Almanya’nın geleceği için vatandaşın ömrünü kolaylaştırmanın temel öncelik olması gerektiğini vurguladı.
Asgari fiyatın 15 euro’ya çıkarılması, besin eserlerinde KDV oranının düşürülmesi ve çalışanların büyük bir kısmı için vergi indirimi uygulanması gerektiğini belirtti. Scholz, “Almanya’nın güzel bir geleceğe sahip olması, herkesin eşit şartlarda yaşamasını sağlamaktan geçer” dedi.
Scholz, rakibi Hristiyan Birlik partilerine (CDU/CSU) tenkitlerde bulunarak, bu partilerin ekonomik vaatlerinin büyük ölçüde milyonerler ve milyarderler için avantaj sağladığını söyledi.
Sağlık, Hristiyan Birlik partilerinin seçilmesi halinde bakım ve emeklilik sistemlerinde önemli kesintiler yapılabileceğini söyleyen Scholz, CDU/CSU siyasetlerinin faturasını sıradan insanların ödeyeceğini söyledi. Dış siyasette Ukrayna’ya dayanağını yineleyen Scholz, ateşkes ve barış için sağduyulu olunması gerektiğini de kelamlarına ekledi.
SPD kurultayında konuşan Genel Lider Lars Klingbeil, seçimin Almanya için değerli bir taraf tayini olduğunu tabir etti. Eş Genel Lider Saskia Esken ise SPD’nin mevcut anket sonuçlarından şad olmadığını kabul etti lakin partinin uzun uğraş deneyimiyle bu durumu bilakis çevireceğini söyledi.
SPD’nin seçim programı toplumsal adalet ve ekonomik yatırımlara odaklanırken, 100 milyar Euro pahasında bir “Almanya Fonu” ile kamusal ve özel sermayeyi harekete geçirmeyi hedefliyor.
SAĞCILAR ÖNDERİNİ SEÇTİ
Almanya için Alternatif (AfD) Partisi ise tarihinde birinci defa bir başbakan adayı çıkararak Alice Weidel’i oybirliğiyle seçti. Weidel, parti kongresinde yaptığı konuşmada, Almanya’nın sonlarını derhal kapatacaklarını ve göçmenlerin geri gönderilmesi siyasetlerini uygulayacaklarını söyledi.
Weidel, Avrupa Birliği’nin sığınmacılar planından çıkacaklarını da belirtti. AfD’nin programına eklenen “geri dönüş politikası” terimi, göçmenlerin topluca ülkeden çıkarılmasını içeriyor.
AfD’nin seçim vaatleri ortasında mültecilere yönelik kalıcı oturma müsaadesi verilmesinin kaldırılması, okullarda başörtüsü yasağı getirilmesi ve Alman vatandaşlığının sırf ebeveynlerden biri Alman olan bireylere verilmesi yer alıyor.
Weidel, yenilenebilir güç siyasetlerine karşı çıkarak rüzgar türbinlerinin kaldırılması ve nükleer santrallerin yine açılması gerektiğini savundu.
Ayrıca, LGBTQ ve cinsiyet çalışmaları için sağlanan fonların kesilmesini ve bu alanlardaki profesörlerin vazifeden alınmasını istedi.
PARLAMENTODA TEK BAŞINA
AfD, yükselen oy oranıyla Alman siyasetindeki tesirini artırsa da öteki partilerin koalisyon yapmayı reddetmesi nedeniyle iktidar olma ihtimali yüksek değil.
Cuma günü yayımlanan bir ankete nazaran AfD, yüzde 22 ile tarihindeki en yüksek oy oranına ulaştı. Bu sonuç, partiyi Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin akabinde ikinci sıraya taşıdı. SPD ise yüzde 14 ile Yeşiller’in gerisine düşerek dördüncü sıraya yerleşti.
Hristiyan Birlik partileri yüzde 29 oy oranıyla liderliğini korurken, Yeşiller yüzde 15 ile SPD’nin önüne geçti. Liberal Hür Demokrat Parti (FDP) ve Sol Parti yüzde 4 ile seçim barajını geçemeyecek durumda.
SPD’nin mevcut anket sonuçlarını bilakis çevirip çeviremeyeceği ise 23 Şubat’taki seçimlerden evvelki kampanya periyoduna bağlı görünüyor.
