Saygı ÖZTÜRK
APO’YU İmralı’ya kapatan kumandan komutan Hurşit Tolon, SÖZCÜ’ye konuştu…
Emekli Korgeneral Hurşit Tolon, bir gece yarısı “Önemli bir görüşme var” denilip 15. Kolordu komutanlığını yaptığı Kocaeli’den, Ankara’ya çağrıldı. Telefon ediliş saati, mevzunun ehemmiyetini gösteriyordu. Ankara’ya geldi, Genelkurmay karargahında görüşmelerini yaptı ve çabucak ayrıldı. Abdullah Öcalan’ın İmralı’ya getirileceği, yargılamasının orada yapılacağı söylendi. Her türlü hazırlığın yapılması, mahkeme salonunun düzenlenmesi, adaya gidiş, dönüş tedbirleri Hurşit Tolon Paşaya bağlanmıştı.
Hurşit Tolon’a paşaya, “İmralı, nasıl bir ada?” diye sordum. Şunları anlattı:
“İmralı Adası,. Bursa vilayetine bağlı bir yer. Adanın kullanılış hedefi, bu terörist başı oraya hapsedilene kadar Adalet Bakanlığı’nın açık cezaevlerinden biriydi. Olağanüstü bakımsız kalmış bir yerdi. Hayvancılık yapılıyor, koyun, tavuk yetiştiriliyordu. Öcalan gelmeden evvel orada bulunan hayvanların tamamı gönderildi.
Hurşit Tolon, FETÖ’nün kurguladığı kumpas davalarında 3 yıl 3 ay mahpus yattı. Tahliye olunca yaşadıklarını Hürmet Öztürk ve Emin Çölaşan’a anlattı.
TERÖRİSTBAŞI GELİNCE KAMP KAPATILDI
Tarımla uğraşılıyordu. Mahkumiyetini açık cezaevinde geçirenlerin gönderildiği bir cezaeviydi, İmralı bir yerleşim merkezi değildi. Orada Adalet Bakanlığı’nın bir dinlenme kampı vardı. Hakim ve savcılar aşikâr mühletlerle oraya gidiyorlardı. Teröristbaşının
İmralı’ya gelmesiyle kamp da kapatıldı. Orada 18-20 tane büsbütün cezaevine tahsis edilmiş, oturanların, kalanların, görevlilerin oturduğu konutlar ve de cezaevi olarak kullanılan iki katlı lakin görülemeyecek kadar zahmetli, büyük koğuşlardan çok büyük, tahta ranzalı koğuşlardan oluşan bir yerdi cezaevi.
KOMANDO TABURU VE JANDARMA KOM. BÖLÜĞÜ
17 Şubat 1999’da teröristbaşını İmralı’ya getirdiler. Sonra orada hummalı bir faaliyet başlatıldı. Mayıs ayında duruşmalar başlayacaktı. Üç ay içerisinde bütün materyalleri Mudanya’dan deniz yoluyla naklettik. Alışılmış bu basamakta Deniz Kuvvetleri’nin o vakit bize çok büyük takviyesi oldu.
Hummalı bir çalışma ile orada eski bir konferans salonunu, mahkeme salonu haline getirdik. Her istikametiyle çağdaş bir mahkeme salonu yapıldı. Siz duruşmalara gittiğinizde mahkeme salonunu aslında görmüşsünüzdür.
Her şeyiyle, tuvaletinden yargıçların istirahat odasına kadar yapıldı. Bu ortada askerler için tesisleri yapıldı. Oraya bir komando taburu geldi, bir jandarma komando bölüğü geldi. Bizden evvel merhum Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanın kabirleri buradan alınıp Topkapı’ya defnedilmişti. Biz bu türlü teslim aldık. Duruşmalar için adaya gidecek olanlar, Mudanya’dan kiraladığımız özel gemiyle gidiyordu. Terörist başının avukat ve yakınları ile ortalarında her hangi bir meşakkate sebebiyet verilmemesi için onları da Gemlik’ten İmralı’ya götürüyorduk.
DEVLET, ÇOK LAKİN ÇOK FEDAKARLIK YAPTI
Şöyle söyleyeyim. Yaklaşık bin 500’e yakın subay, astsubay, er ve erbaşlar, infaz müdafaa memurlarının yaşamaları için yeni bütün kolaylık tesisleri yapıldı. Ayrıyeten iaşe ve ibadetlerine ilişkin tüm tesisler yani duşundan çamaşırhanesine, banyosundan fırınına kadar her şey yeni baştan yapıldı. Bu devlet çok lakin çok lakin çok büyük fedakarlıklar yaptı.
Güvenlik sistemleri için, gelenler gidenler için hem Mudanya’da hem Gemlik’te elektronik birinci kere Türkiye’de gelişmiş sistemlerle Aselsan çok büyük sistemler kurdu. Ülke dünya kamu efkarına ve de kendisi için yani Adalet Bakanlığı’nın orada yapacağı yargılama için bence çok tertemiz bir imtihan verdi. Artık bunların hepsini unuttular.”
ORASI DEVLETİN TAPULU MALI
Abdullah Öcalan’ın “Umut hakkından” yararlanıp tahliye edilmesinden sonra her türlü gereksinimlerinin karşılanması talebiyle İmralı adasında kalmak istediği belirtildi. Bu durumu emekli Orgeneral Hurşit Tolon’a sorduğumda şunları söyledi:
“Orada kalmak onun keyfine mi kalıyor? O mu nerede kalacağına karar veriyor? Pekala İmralı adasını nasıl teröristbaşına vereceksiniz? Devletin tapulu malını yerini siz ona mı tahsis edeceksiniz? Ada sahibi mi olacak yani? Soruyorum ben de merak ettim. Ada sahibi mi olacak yani?
Bilemiyorum orada nasıl yani yeni bina mı yapacaklar ona. Devlet teröristbaşı için İmralı’da malikane mi yapacak? Şehitlerimizin kabirlerini oraya nakletsinler daha düzgün. Terörist için ada tahsis edilmesi olacak iş mi?”
Terörle gayret etmiş kumandanlar ile yargı mensuplarının bahse bakışı farklı oluyor. Artık de Abdullah Öcalan’ı yargılayan mahkemenin Başkanı Turgut Okyay’la sohbet edelim
Öcalan’a idam cezası veren Hakim Turgut Okyay anlattı: Barış olur, terör durursa Öcalan İmralı’da kalabilir
“Barışı yaşatmak için her şeyi yapıyoruz. İmralı adasını Öcalan’a tahsis etseler de bir şey olmaz. Adayı verecek halleri yok. Terör yüzünden bu ülkenin vatandaşları öldü.”
PKK’nın başı Abdullah Öcalan, İmralı adasında mahkemeye dönüştürülen salonda yargılandı. Mahkeme Başkanlığını Turgut Okyay yapıyordu. Duruşmanın birinci günü; Öcalan’dan “İşkence gördüm, berbat muamele gördüm” diye açıklama beklerken, tam aksisi bir açıklama yaptı. Bu türlü kritik bir davanın hakimi olan Turgut Okyay, İmralı Adasında 53 gün bulundu. Abdullah Öcalan’ın af çıksa bile bu adada kalacağı konuşuluyor. Okyay’la “Terörsüz Türkiye” ve İmralı adasını konuştuk.
Okyay, İmralı adasına hayran kalmıştı. “Çok hoş bir yer. Yemyeşil, havası hoş, suyu hoş. Sessiz, sakin bir yer. Evvelce İmralı’da Adalet Bakanlığı’nın kampı bulunuyordu. Yargıçlar; savcılar yazın gidiyordu. Ayrıyeten açık cezaevi olarak kullanılıyordu.
ADAYI VERECEK HALLERİ YOK
Çıkarılması öngörülen “Umut Hakkı” maddesinden Öcalan yararlanırsa, İmralı’da kalmak istediği belirtiliyor. Turgut Okyay, “Tabii orası hoş bir yer. Kalmak ister. Şu anda da kalıyor. Ülkede barış olacaksa, terör duracaksa kalsın. Adayı verecek halleri yok. Terör yüzünden daima bu ülkenin vatandaşları öldü. Başlatılan süreç şimdilik uygun gidiyor” diyor.
Böyle bir sürecin olması gerektiğini belirten Yargıtay Onursal Üyesi Turgut Okyay açıklamasını şöyle sürdürüyor:
“Bence hakikat yapıyorlar. Kürtlerle Türkler bin yıldır birlikte yaşıyorlar. Kimi kimden ayıracaksın? Her toplumun lisanını geliştirme hakkı vardır. Türkiye’de okullarda yabancı lisan olarak İngilizce, Fransızca okutuluyor. Kürtçe de okutulursa ne olur bir şey mi olur? Hiçbir şey olmaz. Bırak insan lisanını geliştirsin, konuşsun ne mahsuru var? Süreci desteklemek lazım. Yani makul ve mantıklı olan bu. Ben olsam okullarda Kürtçe’yi seçmeli ders olarak koyarım.
Yeter ki teröre bulaşmasın. Ayıp bir şey değil. Zenginliktir. Barışı yaşatmak için her şeyi yapıyoruz. İmralı adasını Öcalan’a tahsis etseler de bir şey olmaz.
İMKANSIZ OLAN BİR ŞEY İSTİYORLAR
Eğitim lisanının Kürtçe olması istikametinde örgütün istekleri olduğunu hatırlattığımda Turgut Okyay şu açıklamayı yaptı:
“Hayır o denli şey olmaz. Yani ana lisanda eğitim olarak Kürtçe istiyorlar, bu eğitim Kürtçe olmaz. Eğitim lisanı Türkçe’dir. Yani, mümkün olmayan bir taleptir. Yok yani mümkün değil ya. İmkansız olan bir şey istiyorlar. Kürtçe lisan kursları var. İsteyen bu kurslara gidip lisanını geliştirebilir. Ana lisanda eğitim diye okullarda tüm derslerin Kürtçe okutulması mümkün değil.”
ÇOK SAYGILI DAVRANDI
Abdullah Öcalan’ın duruşmalarda mahkeme heyetine son derece saygılı davrandığını anlatan Turgut Okyay; açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Duruşmalarda bize hiç bir şey mahzur çıkarmadı Allah için. Gerçeği söylemek gerekir. Duruşmada bizim halimizi da dünya takdir etti. Adam bize duruşmalarda son derece saygılı davrandı. Sorulara çok makul, mantıklı karşılıklar verdi.
Bundan sonraki gelişmelerde inşallah âlâ olacak. Ben umutluyum kardeş; valla yeterli olacak. Türk- Kürt kardeştir. Artık biz kaynaşmışız. Bunları birbirlerinden hiç kimse ayıramaz.”
Emin ÖZGÖNÜL
DÖNEMİN İMRALI’DAN SORUMLU POLİS MÜDÜRÜ: Teröristbaşı adada kalmalı
Öcalan’ın yargılandığı vakit Mudanya ve İmralı adasının güvenliğinden sorumlu Bursa Emniyet Müdür Yardımcısı Bülent Kılıçtepe, “Af, konut mahpusu ya da umut affı getirilecekse, halka sorulup referandum-plebisit yapılmalı” diye konuştu.
PKK’nın kendisini feshedip birinci silah bırakma ile devam eden süreçte, bundan sonra yaşanacaklar tartışılıyor. “Af-Ev Hapsi-Umut Hakkı” seçenekleri hayata geçse de, Öcalan’ın İmralı’dan çıkmak istemediği burada yapılacak bir meskende günlerini geçirip, ziyaretçileri ile görüşerek, dünyayı izleyebileceği imkanlardan yararlanmak istediği belirtiliyor. Bu durumda hem teknoloji hem de adaya daima ulaşım imkanı sağlanması gerekecek. TBMM’de kurulacak kurulun yasal düzenlemeler konusunu ele alması beklenirken, 26 yıldır İmralı Cezaevinde bulunan Öcalan’ın bundan sonraki hayatının nerede ve nasıl konumlandırılacağı tartışılıyor.
Öcalan 1999’da Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirildikten sonra İmralı adasındaki mahkemede yargılanıp, idam cezasına mahkum edildi. Yargılamada Mudanya ilçesi ile İmralı adasının güvenliğinden sorumlu olan Bursa Emniyet Müdür Yardımcısı ve “Bölge Özel Emniyet Güvenlik Müdürü” Bülent Kılıçtepe, yaşanan gelişmeleri SÖZCÜ’ye kıymetlendirdi. Öcalan lehine yasal düzenlemeler yapılsa da güvenlik açısından İmralı adasında kalmasının uygun olacağını belirterek şunları söyledi:
Bülent Kılıçtepe yargılama mühletince İmralı’da 24 saat misyon yaptı.
HALKLA YÜRÜTÜLMELİ
“Artık ne yapılmak istendiği, Anayasa mı değişecek, af mı çıkacak, umut hakkı mı devreye alınacak, Irak’ın kuzeyindekiler ne olacak? Bunlar açıkça halka anlatılmalı ve gerekirse referandum-plebisit yapılmalı. ‘Ver Kurtul’ siyasetine sapmadan süreç bilinmeyen kapaklı yürütülmemeli. Oslo’da yaşananları, Habur rezaletini hatırlıyoruz. Bugüne kadar daima orta alanda top çevrildiği ve planlama yapılmadığı için sorun büyüdü.
Kılıçtepe emekli olduktan sonra konferans veriyor.
İMRALI’DA KALMALI
Yasal değişiklikler ile af ya da mesken mahpusu üzere bir taban oluşacaksa dahi, terörist başı İmralı’da kalmalı. Dışarıda güvenliğini sağlamak sorun yaratır. İmralı’da denetimli biçimde, abartılı ödünler verilmeden hayatına devam edebilir. Kolombiya’da uyuşturucu kaçakçısı Pablo Escobar’a cezaevinde ayrıcalıklar verildi, idaresi ele geçirdi. Kolombiya devleti, Escobar’ın kurduğu özerk bölge hakimiyetini bitirmek için, cezaevine operasyon düzenlemek zorunda kaldı.
SİLAH VERME GÖNÜLSÜZ
PKK Türkiye’den toprak koparamayacağını anladı. Süleymaniye kentinde merasimle yapılan silah bırakma ise gönülsüz gerçekleşti. 30 Kaleş teslimi ile de silah bırakma olmaz. Irak’ın kuzeyinde Kalaşnikof silah 50 dolara satılıyor. Ben uzun yıllar Tunceli’de de misyon yaptım, PKK militanlarının ruh halini bilirim. Silahlarını teslim eden 30 teröristin yüz sözlerinden, bunu isteyerek yapmadıkları, gönülsüz oldukları açıkça aşikardı.”
MANDELA DA ROBBEN ADASINDAYDI
GüneyAfrika’da ırk ayrımcılığı zıddı aksiyonları ile gündeme gelen Nelson Mandela, avukat olarak çalışırken örgütlerle işbirliği yapıp, suikast ve sabotajlardan sorumlu tutularak, ömür uzunluğu mahpus cezasına çarptırıldı.
Mandela, Ada’da 8 yıl kaldı.
Cezasını 18 yıl mühletle Robben adasındaki (Fok Adası) cezaevinde çekti. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Cape Town kenti yakınlarındaki Robben adasında başka mahkûmlar ile birlikte kireçtaşı ocaklarında çalıştı.
Ada 1999 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edildi. Mandela 1982 yılında Robben Adası’ndan Cape Town’daki Pollsmoor Cezaevi’ne nakledildi. Bahçeli bir konut biçiminde inşa edilen buradaki hapishanede de 8 yıl kaldı. 1990 yılında 71 yaşındayken Devlet Başkanı tarafından affa uğrayarak hür bırakıldı, 5 Aralık 2013’te hayatını kaybetti. Şiddet içermeyen bir yolu savunmasına karşın, şiddeti benimsediği periyotlar de oldu. Türkiye,1992 yılında Mandela’ya Atatürk Milletlerarası Barış Mükafatı verilmesini kararlaştırıldı. Mandela evvel bu mükafatı reddetti, daha sonra fikrini değiştirip mükafatı kabul etti.
