Anadolu Ajansının (AA) “Global İrtibat Ortağı” olduğu, Ulusal Savunma Bakanlığının konut sahipliğinde, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığının dayanağıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının (TSKGV) idare ve sorumluluğunda ve KFA Fuarcılık AŞ’nin organizatörlüğünde İstanbul Fuar Merkezi’nde (İFM) gerçekleştirilen IDEF 2025, bugün sona eriyor.
Fuarda yer alan Sarsılmaz, yerli ve ulusal imkanlarla geliştirdiği 300’ü aşkın eserini yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisine sunarken standında yer alan Harp ve Av Silahları Müzesi, Gravür İzler Atölyesi, atış poligonu ve artırılmış gerçeklik alanını ziyarete açtı.
Sarsılmaz Satış Koordinatörü Nuri Kızıltan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Harp ve Av Silahları Müzesi’nin ağır ilgi gördüğünü söyledi.
Sarsılmaz’ın yaklaşık 150 yıllık geçmişe sahip olduğunu belirten Kızıltan, stantlarında çakmaklı tüfeklerden toplara kadar silahların gelişim sürecinin incelenebildiğini belirterek, “Bugün burada av ve harp silahları sergileniyor. Bu alandaki en değerli nokta, Osmanlı Devri’nde temelleri atılan bir sürecin varlığı. Vakitle adım adım gelişen ve büyüyen bu seyahat, Osmanlı ordusunun kullandığı silahlardan kendi eserlerimizi üretmeye başladığımız periyoda kadar uzanıyor.” diye konuştu.
Kızıltan, müzede darbe almış silahların da olduğuna dikkati çekerek, “Maalesef yani maalesef dedim ancak tıpkı vakitte bir övünç kaynağı da burada şehit mertebesine ulaşabilmeyi engellemiş silahlarımız da var. Bunlardan çok var lakin biz burada birkaçını sergiliyoruz.” dedi.
Yerli ve ulusal eserlerle Türk ordusunu donattıklarını kaydeden Kızıltan, Sarsılmaz’ın gelişim sürecine ait şunları kaydetti:
“Av tüfekleriyle başlayan bir sürecimiz var. 1990’lı yıllarda tabancaya geçiş, 2000’li yıllarda piyade tüfekleri ve makineli tabancalara geçiş. 2010’larda piyade tüfeklerinden sonra makineli tüfeklere, 2020’lerde de ATAK helikopterinin burun topu 20 milimetre top ve uzaktan komuta sistemleri, robotlar bu türlü devam ediyor.”
Kızıltan, silahların dekoratif özelliğinden de kelam ederek, silahın deseni, rengi, işlemesi, tezgahtaki süreçleri ya da el üretimi işlemelerinin statü belirleyici özellikler taşıdığını olduğunu söyledi.
– “Dost ve kardeş ülkelerimize de dayanak olabilecek bir yapıya ulaştık”
Türkiye’nin her alanda teknoloji transferi yaptığını anlatan Kızıltan, şöyle devam etti:
“Size gelebilecek taarruzları da düşünsel olarak bile engelleyebiliyorsunuz. O güce sahipsiniz. ‘Ya ben Türkiye’ye bulaşmayayım, bunlar her şeyi yapabiliyorlar. Hasebiyle ben zorluklar yaşayabilirim. Bu nedenle de hiç bu işe girişmeyeyim.’ diyor yani havadaki gücümüz, İHA’lar, SİHA’lar, uçaklar, helikopterler… Münasebetiyle oradaki gücümüz, yerdeki makineli tüfekler, robotlar, o kadar süratli bir gelişim içerisinde ki artık yalnızca Türkiye değil dünyadaki dost ve kardeş ülkelerimize de dayanak olabilecek bir yapıya ulaştık. En değerlisi de vaktinde teknoloji transferleri yapıp bunları üretmeye çalışırken artık teknoloji transfer eden ülke pozisyonuna geldik.”
Savunma sanayi bölümünün Türkiye’nin parlayan yıldızı olduğunu belirten Kızıltan, bunun ihracatta da kendini gösterdiğini ve büyük bir ivmeyle arttığını kelamlarına ekledi.
