25 yıldır aralıksız süren hafriyatlarda, 12. yüzyıla tarihlenen bir Bizans kilisesi ile Hristiyanlık inancında kutsal kabul edilen 5. yüzyıla ilişkin bir ayazma da gün yüzüne çıkarıldı. Höyüğün geçmişi ise prehistorik (tarih öncesi) devirlere kadar uzanıyor.
ANTİK CAM ŞİŞELER BULUNDU
Kazı çalışmalarında bugüne dek çanak çömlekler, taş aletler ve Hitit periyoduna ilişkin heykellerin yanı sıra Bizans devrinden kalma cam şişe kesimlerine da ulaşıldı. Doç. Dr. Çağaptay öncülüğünde yürütülen projede, bu cam şişeler aslına uygun formda tekrar üretildi. Şişelerin içine ise bölgenin lokal bitkilerinden elde edilen lavanta, turunç çiçeği, kekik ve zeytin yaprağı esansları dolduruldu.
Projede, Hasan Fatma Önal Anadolu Lisesi öğrencileri ve öğretmeni Seyhan Cavit etkin rol aldı. Yapılan esanslar, hem tarihi canlandırmak hem de Kadıkalesi’nin tanıtım gereci olarak kullanılmak üzere hazırlandı.
ÇAĞAPTAY: “KOKULAR TARİHİ BİR ÖYKÜYÜ ANLATIYOR”
Kazı Lideri Doç. Dr. Suna Çağaptay, yapılan çalışmanın arkeolojik buluntuların yalnızca müzelerde sergilenmekle kalmayıp, farklı biçimlerde yaşatılabileceğini gösterdiğini söyledi.
“Bizans devrine ilişkin cam şişeler büyük ihtimalle hoş kokulu esansların ve şifalı yağların dağıtımında kullanılıyordu. Bu bulgular bize sadece bir devir alışkanlıklarını değil, o devirde ömrün nasıl koktuğunu da anlatıyor. Artık o kokuları yine canlandırarak hem ziyaretçilere farklı bir tecrübe sunmayı hem de Kadıkalesi’nin tanıtımını güçlendirmeyi hedefliyoruz” dedi.
TURİZME AÇILMASI İÇİN GÜN SAYILIYOR
Doç. Dr. Çağaptay ayrıca, Kadıkalesi’ni turizme kazandırma sürecinde sona gelindiğini belirtti. Ziyarete açılmasını öngören proje için yaklaşık 50-60 milyon liralık bir kaynağa muhtaçlık duyulduğunu tabir eden Çağaptay, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunulan planın iki yıl içinde onaylanmasını beklediklerini söyledi.
“Kuşadası inanç turizmi için çok değerli bir merkez olabilir. Kadıkalesi, geçmişiyle ve bugünkü potansiyeliyle buna hazır” dedi.